Sosyal Medya

Makale

Anti Emperyalistler Emperyalist OluncaÂ…

Bir dönemler İslam Dünyasında antiemperyalist olmak insan olmak ve bir şuur sahibi olmakla eş değer bir durumdu. Bütün muhalif gruplar anti emperyal tutumları ile övünç duyarlardı. Ve kendilerine emperyalist denmesini en büyük hakaret olarak kabul ederlerdi. Eğer muhalifini suçlamak gerekirse de emperyalist uşağı denerek en büyük hakareti yapmış olunurdu.

Yukarıda dile getirdiÄŸim ÅŸey modern dönem için geçerliydi. Post modern döneme geçince meselenin rengi de deÄŸiÅŸti tabii ki…

Dünya iki kutuplu olmaya devam ediyor ama ilişkileri iki kutuplu bir dünyada kazandığı işlevselliği görmüyor. Dün Amerika ve Rusya vardı. Biri emperyalist idi. Diğeri ise sosyalist ve ezilenlerin yanında yer alıyordu. Propaganda buydu. Bugün ise küreselciler var: insan hakları, demokrasi ve özgürlük teraneleri eşliğinde ülkeleri işgal ediyorlar ve bunu demokrasi götürme adına gerçekleştiriyorlar. Ama milyonlarca insan ölüyor, ülke kan gölüne dönüyor, iç savaş çıkartılıyor, insanlar birbirlerini öldürüyor ve para babaları bıyık altından gülerek bu ölümlere ağıt yakıyor ama ellerini dahi kıpırdatmak gibi bir eyleme geçiş emaresi dahi yok!

Düne kadar antiemperyalist olan örgütler, yapılar, düşünceler ise bugün küreselcilerin uzattığı o kanlı ve kirli eli tutmakta bir beis görmüyor ve o ele dört elle sarılmaktan da kaçınmıyor. Söylemde bir deÄŸiÅŸiklik yok, eylemde ise tam aksi istikamete yönelme ise kaçınılmaz…  Türkiye de ise Ak Parti için ve lideri için hep emperyalistlerle kol kola Amerika ile iÅŸ tutuyor diyorlardı. Kendi muhalefetlerine meÅŸru bir zemin oluÅŸturma gayreti için… Ama bugün o kiÅŸiler, örgütler, hareketler ve yapılar bölgede Amerika ile iÅŸ tutmakta bir sakınca görmüyorlar ve bunu kendi haklarına kavuÅŸmanın bir imtiyazı olarak kabul ediyorlar. Ama sorsanız onlara hala antiemperyalist olduklarını dile getirmekten de imtina etmezler.

Ne oldu da bu deÄŸiÅŸim gerçekleÅŸti…

Küresel emperyalistler emperyalizme çaÄŸ atlattılar. Ulus devlet marjını yok etme ve önlerindeki en büyük engelin ulus devlet sınırları olduÄŸunu gördüler, gözlemlediler. Bu yüzden de ulus devleti savunan bütün unsurlara savaÅŸ ilan ettiler. Bunu da süslü propagandalarla desteklediler. GloballeÅŸme, küreselleÅŸme, deÄŸerin evrenselleÅŸmesi, sınırların artık ortadan kaldırılması, dileyen dilediÄŸi ÅŸekilde dilediÄŸi yere gidebilmesi ve ticaret kapitalizminin önünün her türlü engelden temizlenmesi gerektiÄŸi vs… onlarca slogan söylenebilir. Ä°ÅŸte bu durum beraberinde yeni bir stratejiyi getirdi: bu strateji; kaos… Bütün büyük yapıların, düşüncelerin, hareketlerin ve devletlerin; yani her türlü büyük kurumların –istisnası sadece küresel sermaye ÅŸirketleridir- un ufak edilip dağıtılması ve sermayenin önünün temizlenmesidir. Bu durum aÅŸağı yukarı 90lı yıllardan beri böyle tezgâhlanıyor.

Ä°ÅŸin içinde tabii ki medeniyetler çatışması tezinden medeniyet içi çatışmaya yönelik strateji arayışlarının varlığını göz ardı etmeyelim… Bu tez çerçevesinde masum gibi görünen ve aslında bir yıkımın baÅŸladığı tarih olarak kayıtlara geçen Arap Baharı diye tesmiye edilen halk hareketleri ile despot rejimleri yok etmeye baÅŸladılar. Ä°ÅŸin ucu sarpa sarınca bu sefer o halk hareketini boÄŸmaya ve bu durumdan hareketle de bir kaos çağını baÅŸlatmaya karar verildi. Ä°lk iÅŸareti de neo-conların Amerika sisteminde yeniden iktidara gelmeleri ile baÅŸladı. Suriye krizi derinleÅŸtirilerek bir bataklığa dönüştürülürken yeni ittifakların ortaya çıkmasına da neden oldu. Küreselciler büyümeyi göze alan ama bu büyümeyi sosyolojik ve siyasi olarak yapabilecek güce sahip olmayan kesimlere destek sunarak onları kendi saflarına aldı ve onlara büyük vaatlerde bulundular. Ä°ÅŸte bölgesel kaosta önce Ä°ran, sonra PKK ve uzantısı PYD üzerinden tekliflerde bulunuldu. Korku üzerinden baÅŸlangıçta Suudi Arabistan ve prenslikleri yanına çekti. Meselenin ne olduÄŸu anlaşılınca iÅŸin ucunun kendilerine yöneldiÄŸini gören Suudi Arabistan geri çekildi. Ama bu arada Mısır kaybedildi. Ve Suriye üzerinden ÅŸimdi Irak zaten bir kargaÅŸa ve karÅŸama içindeyken bu Musul hareketi ile daha derinleÅŸtirilecek bir düzeye taşınması isteniyor. Bütün demografik yapıyı önce İŞİD üzerinden stabilize ederken bugün bu durumu derinleÅŸtirmek için HaÅŸdi Åžabi adlı Åžii örgüt kullanıma hazır hale getirildi.

Ä°ÅŸin garibi başından itibaren despot rejimlerin gitmesi ve oraya halkın kendi seçtiÄŸi iktidarların gelmesinin meÅŸru bir tutum olduÄŸunu dillendirdi Türkiye. Yola çıktığı güçlerle yol ayrımına gelince onlar tarafından birden fazla yapılan hamlelere cevap verebildi. En büyüğünün en sona bırakıldığı ve ilahi yardımın açık bir ÅŸekilde görüldüğü 15 Temmuz Darbesi de püskürtülerek önemli bir üstünlük saÄŸladı, bu küresel emperyalist ticari kolonizasyon ve uzantılarına…

Åžimdi meselenin başına dönelim: Ak Parti ve ErdoÄŸan için Amerika ile iÅŸ tutuyor, emperyalistlerle birlikte hareket ediyor diyen bütün örgütler; içte ve dışta bugün Amerika ile iÅŸ tutmayı bir marifet addediyor ve sanki kendi antiemperyalist tutumlarına zarar vermez gibi görünüyor. Ne karşılığında? Kendilerine sunulan bir ‘kemik’ için ve tabii ki post modern kültürün yeni felsefesi içinde meÅŸrulaÅŸtırılmış bütün etnik ve mezhebi alt kültürlerin meÅŸru olduÄŸu savı ve onların kendi iktidar alanlarını oluÅŸturma çabalarına verilen koÅŸulsuz ve sınırsız desteÄŸi görme umudu…

Yani yutulmaya hazır bir lokma umudu onları sahip oldukları ve kendi meÅŸruiyetlerini saÄŸlayan tutumlarından vazgeçerek bu yeni durumu içselleÅŸtirmiÅŸ ve tam koÅŸulsuz bir ÅŸekilde yapılan iÅŸleri onaylarken verilen emirleri harfiyen yerine getirme konusunda bir itirazları da yoktur. Hatta bu durum onların intiharına neden olsa da: hem psikolojik, hem sosyolojik, hem siyasi ve hem de kimliÄŸi oluÅŸturan kültürel donanımları da dâhil olmak üzere…

Evet, Türkiye’de bütün sol örgütler; Kürtler ve Türkler ile Alevisi Sünnisinin dahil olduÄŸu yapılanmaların tümü, liberal ve demokratların önemli bir kısmı ve Kemalist oldukları iddiasını taşıyan birçok unsur… (Ä°stisnası tabii ki olacaktır ve onları ayrı tutuyorum.) Dışarıda ise Ä°ran ve Lübnan Hizbullahı ve irili ufaklı bütün Åžii örgütler ile PKK uzantısı PYD ve en önemlisi DaiÅŸ olarak tesmiye edilen dini örgütlenme… Bunlar kendilerini antiemperyalist ilan ve kabul ediyorlardı. ErdoÄŸan ise Amerikan yandaşı idi…

Flaş cümle ise şu: Bugün Erdoğan antiemperyalist ve bütün dünün antiemperyalist unsurları ise bugün Amerikan yandaşı konumuna geldiler. Hala Erdoğan düşmanlığını da bu düzeyde sürdürmeye devam ediyorlar. Ama bu gerçek bugün tam olarak konuşulmasa da yazılmasa da muhakkak tarih bunu kayıt altına alacak ve bu gelecek nesiller tarafından da sorulacaktır.

Ä°nsanlar en çok iddialarından vurulurlar…

Galiba gerçekleÅŸen de bu…

Selam, hidayete tabi olanlaradır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.